Çocukluğumun oyunu Metin2... Gözümde canlanır koskoca mazi...
Sene 2007... Ortaokula yeni başlıyorum. Babam az maaşıyla biriktirmiş bilgisayar almış eve çocukları daha iyi ders çalışabilsin diye. Bir de internet... O zamanki internet şimdiki gibi değil. Modeme sabit telefondan hat çekiliyordu. Her gün internet bağlantısı gelene kadar zırrr wing wing bong bong... garip garip seslerle 15 dakikada bağlanıyorduk internete. Zar zor girdiğimiz internette de yapabileceğimiz şeyler sınırlıydı çünkü bizim için çok yeni bir teknolojiydi internet.
O yaşlarda mahallede konu oyunlar olunca konuştuğumuz belli başlı oyunlar vardı. Bu oyunlardan biri de Metin2. Hiç unutmam o yıllarda oyuna girdiğimde toplam 7 server karşılıyordu bizi. Kilikya adlı serverda arkadaşlarım var diye oyuna başlamıştım. O zamanlar 4 sınıf vardı oyunda; Savaşçı, Ninja, Sura, Şaman. Şimdi Lycan'da seçenekler arasında bulunuyor. Arkadaşlarımın önerisiyle bir savaşçı açarak onların dahil olduğu rengi seçtim. Karakterime de bir isim verip sonunda Metin2 dünyasına adımımı atmıştım. Diğer MMORPG'lerin aksine (Knight ve Silkroad'dan bahsediyorum çünkü o zamanların en meşhur 3 online oyunu bunlar idi) Metin2 benim için bir başyapıttı. Gerek kombat sistemi gerek grafikler gerekse oynanışın kolaylığı...
Neyse efendim. Enter The East müziğinin efsanevi melodisi ile oyunumuza başlamıştım. Oyun bana hoşgeldin hediyesi ezik bir kılıç ve biraz can iksiri verdi. Gardiyanın yönlendirmeleriyle köydeki NPC'lerle tek tek tanıştım, işlevlerini kısaca öğrendim. Sonra yine görevler sayesinde düşük level canavarlarla karşılaştım. Hızlı bir şekilde 5 seviye olduğumda gardiyan beni yanına çağırarak becerilerim konusunda küçük bir demeç verdi. 2 eğitmenden birini seçip kendimi geliştirmemi söyledi. Gittim efendim, öğretmenlerle tanıştım. Bedensel bir savaşçı olmaya karar verdim. Sonradan öğrendim ki, Bedensel karakter saldırısı, hareketi hızlı, yüksek damage oranına sahip fakat yüksek hasar alan bir sınıfken Zihinsel karakter yavaş olmasına rağmen düşük hasar alan bir karaktermiş. Yine de seçimimden vazgeçmeyerek oyunuma devam ettim. 15 seviye olduğumda, yüzbaşı beni çağırarak benden metin taşları konusunda yardım istedi. Metin taşı da ne diye sorduğumda gökten haybeye düşün, içinde karanlık ruhların barındığı bir taş olduğunu öğrendim. Taşları bulut kırınca da önemli itemler verdiğini keşfettim. Bu şekilde bir kaç taş kırarak önemli beceri kitapları ve taşları biriktirmeye başladım.
Daha sonra bu taş ve kitapları pazarda satarak biraz para biriktirmiştim. Oyunun genel mantığını anladıktan sonra 42 seviyeye kadar bu şekilde oyunuma devam etmiştim. Fakat artık bir yerden bir yere gitmek çok vaktimi alıyordu. Arkadaşlarım 25 levelden sonra istersem bir at alabileceğimi söylemişlerdi. Böylece onların yardımı ile atımı da alarak macerama devam ettim. sonunda 45 level olduğumda kendi başarımla ilk dolunay kılıcımı bir Vahşi Yüzbaşı öldürerek düşürmüştüm. Fakat ne yazık ki kılıcımın seviyesini yükseltirken demirci kılıcımı kırdı. Haliyle zar zor kazandığım üç kuruş paramla item almak zorundaydım. 50 level olduğumda karakterimin her itemini hemen hemen tamamlamıştım. Fakat yine de birşeyler eksikti. Savaşırken genelde kaybediyordum. Skillerim M seviyesindeydi ve statü dağılımım hatalıydı. Kısa sürede yapmam gerekenleri öğrenerek karakterimin yeteneklerini yeniden düzenledim. Sonunda 61 level olduğumda neredeyse yenilmez bir karakterim olmuştu. 2 Grand Master skilim vardı. Artık ruh taşlarının peşindeydim.
Bir gün arkadaşım yeterince iyi olduğumuzu düşündüğünde kata çıkmamızı önerdi. Kabul ettim. Gerekli itemleri edindik ve kata ilk adımımızı attık. Burada zorlanarak 65 level olduğumda başımıza çok kötü bir olay geldi. Katın son odaları her channelde doluydu. Bu sebeple farklı bayraktan kasılmakta olan birini bir kaç kez öldürdük ve odayı zorla ele geçirdik. Fakat bunu yapmak yasakmış. Yazısız bir kural gibi düşünün. Bu yüzden arkadaşımla birlikte ilk hesaplarımız süresiz şekilde kapatıldığında çok üzülmüştük.
Fakat benim Metin2 ye olan aşkım 15 yıl boyunca devam etti. Hala girip ara ara oynar, eskiyi yad ederim. Bu oyun öyle bir efsaneydi.